Yollar içerisinde binlerce şey barındır; yolculuklar, yoldaşlar, sayısız sınavlar ve zor dönemeçler, sarp kayalıklar, bir ucundan diğeri görünmeyen vadiler, dağ yamaçları, dereler, akarsular ki akar sular hep yolunu bulurlar.
Vedalarımız, yolların sonunda kavuşmalarımız olur. Bazen yollar içten içe bizi yiyip bitirmeye çalışan bir hasrettir, şu hayatta bir hasretler özlemler bitmez ki onladır bizi ayakta tutan yolların bitmek tükenmek bilmeyen uzantısında bize umut veren hep o yollarımız. Arada sınırsız engeller olsa da biz bu yolun yolcusuyuz ve hiç yılmadan usanmadan ilerleriz, dönen dönsün yolunda biz dönmeyiz yolumuzdan.
Orda hayatı, orda benliğimizi, orda her şeyi sınarız. Sınarız ki yarın bir gün yüzümüzün aynasına hiçbir şey gölge düşürmesin. Ardımızı da önümüz kadar, bu günümüzü de yarınımız kadar aydın olsun, dostu düşmanı ayırt edelim.
İki nokta arası bir çizgi yalın bir mesafe değildir yol.
Çünkü o hep umuda yolculuktur.
BÜTÜN YOLCULUK BOYUNCA HASRET AYRILMADI BENDEN
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
Gölgem gibi demiyorum
Çünkü hasret yanımdaydı zifiri karanlıkta da
Ellerim ayaklarım gibi de değil
Uykudayken yitirirsin elini ayağını
Ben hasreti uykuda da yitirmiyordum
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
Açlıktı, susuzluktu demiyorum
Sıcakta soğuğu, soğukta sıcağı aramak gibi de değil
Giderilmesi imkânsız bir şey
Ne sevinç ne keder
Şehirlerle bulutlarla türkülerle de ilgisiz
İçimdeydi dışımdaydı
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
Zaten elimde ne kaldı bu yolculuktan hasretten gayrı.
Nazım Hikmet Ran